Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Aralık 2011 Salı

#21 Zaman

Zaman ne güzel şey. Elde etmek çok zor. Boş vakit bulamıyorum. Bazı şeylere yetişemiyorum. Sorumluluklarımı unutuyorum. 86.400 lira çok çabuk bitiyor. Anlamadan harcanıyor. Her kuruşun değerini bilmek lazım.

Zaman bulamamaktan ATEMKO'dan sonra yazmak istediğim onca şeyi bile yazamadım. Bazen zaman bulsam da kafamı toplayamıyorum. Bünye çok yorulmuş. Düzelmiyor. Neyse biraz dinlenmeye ihtiyacım var galiba.. Yarın AIESEC Bursa 2012-2013 dönemi YK'ları açıklanıyor. Herkesi akşam ofise bekliyoruz.

8 Aralık 2011 Perşembe

20# ATEMKO

ATEMKO'ya 1 kala yazmak istedim gitmeden düşüncelerimi. Öncelikle AIESEC'de olmayanlar küfürü basmıştır diye tahmin ediyorum. 'Bu ne lan?' sürekli bu çocuk bunu yazar oldu. 'Ayzek' Ömer'i bozdu diyenler oldu. AIESEC beni bozmamakla birlikte yontmaya başladı, bunu söylemek istiyorum onlara. Boşa günüm geçsin istemem ben bu hayatta. Saatler boyunca şu kara kutuya bakmak istemem. Saatler boyunca sokaklarda aval aval gezmek istemem. Ya şu hayatta bir işe yaramak isterim ben. AIESEC'e büyük bir hevesle girmesem de şuan yüksek motivede olmamın sebebi, benim de bu hayatta bir yerim olduğunu hissetmemdendir. İnsanların buna bakış açısı benim çok da umrumda değil.


Asıl konumuza dönelim. Queen Elizabeth'e. Yarın gece(?) yolculuk var. 10 Aralık sabahı Kongre başlayacak. Eminim ki büyük bir çoşkuyla AIESEC Bursa kendini gösterecek. Her şey güzel hoş da benim açımdan en kötü şey 10 Aralık sabahında bir ehliyet sınavımın olması. Bunu ertelemek istemedik ablamla. Bir sonraki sınav 2 ay sonra. Raporla uğraşma da zor geldi açıkcası. Baba da destek çıkmayınca erteleme işine yalan oldu anlayacağınız. Peki ben herkes sabah orada olmuşken biz gece orada olucaz neler kaçırıcaz? En önemli noktaları kaçırıcaz aslında. İlk heyecanları kaçırıcaz hep. Öncelikle o otobüs yolculuğunu kaçırıyoruz. 2 otobüs, 2si de birbirinden motive, davullar defler.. Marşlar Shoutlar.. Sabah 'Kapı Tutma'.. Daha aklıma gelmeyecek mükemmel gelenekler :) Umarım biz de gece 11de Antalya'da olup aynı gün 1 saat içinde de Kemer'e geçip otele gidebiliriz.. Bir problem olmaz. Partinin yarısından da olsa katılmak istiyorum çünkü.

Çok fazla da bahsetmedim. Bahsetmek istemiyorum şuan da daha fazla zaten. Döndüğümüzde her şeyi ayrıntılı anlatabilirim umarım. Gücüm kalır da yazabilirim. Son olarak şu marşı paylaşmak istedim.

Efsane 40 yaşında, AIESECerlarıyla şanıyla
Dünya döndükçe sürecek kalpleri hep titretecek
Dillerden hiç düşmeyecek AIESEC Bursa.
Bir gün girsek biz mezara, gözümüz kalmaz arkada
Evladıma miras bu sevda..

Zaptettiğimiz ATEMKO'ya adını kazıyacağız.
AIESEC Bursa söyleyecek son sözü,
Haklıyız kazanacağız haklıyız.
AIESEC Bursa söyleyecek son sözü,
Haklıyız kazanacağız.

27 Kasım 2011 Pazar

19# AIESEC Weekend!

İşte bunun hakkında yazmazsam üzülürdüm. AIESEC hayatımda büyük bir yer kaplamaya başladı artık. Mükemmel 2 gün geçirdik. İnanılmaz. Hem dibine kadar eğlendik, hem de takım olmayı, birlik olmayı öğrendik.

Peki ilk gün neler oldu? Çok kısa bahsetmek istiyorum. 4 takım roll-call'larını yaptılar, sunumlarını yaptılar. Videolarını izledik. Objektif olarak bakmaya çalışıyorum her ne kadar Marketing takımında olsam da :) Ama yaptığımız skeçin fark yarattığını ve herkes tarafından beğeni topladığını rahatlıkla söyleyebilirim ve videomuzu çok eğlenerek çekmiştik onun da beğenildiğini düşünüyorum. Sabah 7.30da gelen TM takımı kapıyı tuttuğu için de tebriklerimi tekrar buradan iletiyorum not olarak. Non-co takımının çoğu üyesine de söylediğim gibi roll-call'u çok beğendim. Her ne kadar çok çalışamadıklarını söyleseler de ben çok beğenmiştim. Receplerden bahsetmek gerekirse liderleri Burak'la çok iyi bir takım oldular bence ve çok çalıştılar. Bunların hepsi farkedildi. OGX takımı beni şahsen hayal kırıklığına uğrattı. Kötü değillerdi ama tutuklardı sanki. T-shirtlerini çok beğendiğim bir takımdı. Biz çoğu geleneği o gün daha iyi öğrendik daha iyi kavradık. Yaşadık. Ama günün sonunda herkes yorulmuştu zaten.

2. ci gün yani bugün neler yaptık? Geriye kalan 2 takım yani Finance ve Talent Management takımları. Finance takımının eğitici bir canlandırması oldu. Bir şirkete gidilip nasıl bir şeyler raise edebiliriz sorusunu cevapladılar. AIESEC'i nasıl anlattıklarını gördük. Ben beğendim :) ve TM takımının sunumdan önce BilgeAdam'dan geldiler ve bize yaklaşık 1-1.5 saatlik bir Excel eğitimi vermeye çalıştılar. Her ne kadar sonlara doğru yemek kokuları burnumuza gelse de ilgi çekici olmuştu bence. Ve sırada son takım TM'di. Videolarıyla yaptılar yine açılışı her takım gibi. Videolarındaki ilgi çekici kısım Cumhuriyet caddesindeki yaptıkları roll-call'du. Videonun hemen ardından canlı roll-call'larını izledik ve gayet eğlenceliydi. Ve sıra sunumlarına geldiğinde gördük ki oldukça başarılılardı.

Eğer ilk günün akşamı sorsalardı herkes Marketing derdi eminim ki en iyi delegasyona. Ama TM takımının yaptığı sunumdan sonra işler biraz değişti. Durum dengelendi. İki tarafta heyecanlıydı ama bir takım seçilecekti. Bu takım da TM oldu. Herkes çok çalıştı -yine benim görüşüm- AIESEC BURSA kazandı!

Günün sonlandırmadan ATEMKO'ya hazırlıklar yapıldı. Yeni besteler söylendi. Geleneklerimizden bahsedildi. AIESEC Bursa'nın ATEMKO'daki görevlerinden orada yaptıklarını şeyleri öğrendik ve herkesin heyecanla 10-13 Aralığı beklediğini gördük ve söylemek istediğim bir diğer şey MMF OC'leri açıklandı. Kuşkusuz ben en çok Arda Yüzbaşıoğlu'nun seçilmesine sevindim. Bütün arkadaşları tebrik ediyorum. Burak Ağaoğlu'na da başarılar diliyorum :)

Ve son olarak şunu söyleyerek bitirmek istiyorum.

We Are Ready For ATEMKO 2011!
AIESEC BURSA!


20 Kasım 2011 Pazar

18# AIESEC'te olduğumu hissediyorum artık!

'AIESEC ne?' diye soranlar olacak. AIESEC'i kısaca anlatmak gerekirse (ne kadar zor olsa da yapısından bahsedebilirim.) bir öğrenci topluluğu. Üniversite öğrencileri. Her isteyen katılabilir. Ama şunu akıldan çıkartmamak gerekiyor. Herkes AIESEC'e göre değildir. AIESEC de herkese göre değildir. AIESEC öğrencilerin kendilerini geliştirmesi için fırsatlar sunan bir kuruluş. Yurtdışı stajları en önemli unsuru olmakla beraber, liderdik ruhunu, girişimciliği, topluluk önünde konuşabilmeyi geliştirebiliyor. Bu tabii ki kişiye bağlı. AIESEC'e ne kadar verirseniz o kadar alabilirsiniz. Bu sizin her zaman yararınıza olur.

Son şube toplantısında(19 Kasımdaki) 3 organizasyonun OC'leri(Komite üyeleri) açıklandı. OCP'ler (Proje başkanları) zaten belliydi. Mülakatlar yapılmıştı. Organizayonlardan biri 'Hug the World',  diğeri 'Break up the Barriers', bir diğeri 'AIESEC 39. yıl yemeği organizasyonu'. Hepsine 5 veya 6 tane OC seçileceğini tahmin ediyorduk.

İlk önce yemek organizayonun OC'leri açıklanmaya başlandı. 'Pata Pata'ları bütün şube beraber yaptık. Ben de yemek organizasyonun OC'lerinden biri olmuşum. Gerçekten mutluydum. Zaten Ömer dediklerinde şubede başka Ömer var diye baktım ama kimse yoktu. Beni çıkarttılar oraya. Heyecandan düzgünce konuşamadım bile. Bütün OC'ler açıklandıktan sonra herkesin suratında güzel tebessümler gördüm. Bazılarında tebessümü aşıp kahkalara dönüştüğü de olmadı değil.

Konfetiler havalarda uçuştu ama haberimiz yoktu ki o akşamki bütün pisliği yeni seçilen OC'ler temizlermiş. Her şey bitip herkes dağıldığında biz oraları topluyorduk. İşte ben dün akşam orada yaşadıklarımla artık kendimi bir AIESECer hissediyorum. Şimdiden böyleyse ATEMKO'ya(AIESEC Türkiye Eğitim ve Motivasyon Kongresi) gidersem döndüğümde nasıl hissederim bilmiyorum. Şimdi çalışmalar başlasın artık.


Ha unutmadan bu haftasonu 26 ve 27sinde AIESEC Weekend olacak bir de. Ben ve Ezgi arkadaşım da Marketing takımının sözcüleriyiz. Sunumumuz hazır. Umarım her şey çok güzel olacak :)

13 Kasım 2011 Pazar

17# Bitiyor Sanırım.

Sanırım bitiyor her şey yavaş yavaş. Yazacak bir şey bulamıyorum uzun zamandır. Buna ayıracak vaktim de olmuyor açıkçası. Şu 2 hafta derler ya 'başımı kaşıyacak vaktim olmadı' işte öyleydi. Ama bir haberim var. Tabuları yıkmaya karar verdim. Bu Cuma Istanbul'a gidiyorum. Korktuğum şeylerden kaçmaktansa üstüne gitmeye karar verdim. Bir de diğer amaç evden biraz uzaklaşmak tabii ki. Artık beni boğuyor aile yanında yaşamak sanki. Fikirler uyuşmuyor bazen. Gereksiz tartışmalardan bıktım. Halbuki gitseydim Yıldız Teknik Metalurji'ye Davutpaşa'da olurdum ama yalnız olurdum be. Artık pişman olma safhasını geçtim, ben burada Bursa'da yaşıyorum.

22 Ekim 2011 Cumartesi

16# Sözün Bittiği Yer.

Farkındayım, son günlerde yaşadığımız acı şeyler hakkında bir şeyler yazmadım. Ama herkes biliyor ki artık sözlerin bir anlamı kalmadı. Artık bu oyunlar kurallarıyla oynanmıyor. Herkes hilesini öğrendi tadı kaçtı. Ülkemizin düşmanları olan o orospu çocukları teröristler yok sadece bugün. Hain pusularla, karakol baskınlarıyla askerlerimizi şehit edenler yok. İçimizde o kadar çok terörist var ki daha. Ama sanki kimsenin bundan haberi yok gibi. 2 kişiden 1i hala o teröristlere oy veriyor. Artık herkes aklını başına toplasın. Kendini değil, ülkesini düşünsün. Kimse bana ülkenin para gücü artıyor demesin. Nasıl arttığı ortada. Ülke satılıyor farkında değil misiniz? ATATÜRK'ün savaşarak aldığı bu toprakları şimdi pisi pisine bir 'tayyippiçi' yüzünden kaybediyoruz. Şimdi ben bir suç işliyorum umarım bunu okuyan herkes bunun farkındadır. Bir şehit babası daha 2 gün önce 11 ay 20 küsür gün hapis cezası aldı. Neden mi? Tayyip Bey'e hakaret ettiği için. Keşke benim bu yazımı o piç okusa da beni de atsa demek istiyorum şuan. Evet piç diyorum. Kendisinin ne bok olduğunu çünkü biliyorum. Bilmeyen varsa da öğrensin. tayyip bey, 'ya müslüman olacaksın ya laik dediği günlerden..'


Uzun lafın kısası bu. Ben ne insanlar tanıdım tayyip beyi babası olarak gören boy boy afişlerini odalarına asan her seferinde önünden geçerken selam duran. Size sesleniyorum tayyipi baba bilenler veya ona güvenip oy verenler. Artık aklınızı başınıza devşirin. Ben burada siyaset yapmak için söylemedim bunları. Sadece biraz olsun ülkenize saygı duyun istedim. Artık Atatürk'ün bize emanet ettiği bu ülkeye sahip çıkma zamanı!

10 Ekim 2011 Pazartesi

15# Bursa Techical University

BTÜ'yü bilmeyenler bilenlerden fazladır eminim ki. Ben de bilmiyordum. Ama araştırıyordum da. Tercihlerimde 1.ci sıraya yazdım sonra. Tereddütlerim olduğunu söylemiştim. Kazandığımda da vardı hala tereddütler hala devam ediyordu içimdeki huzursuzluk. Ama şuan baktığımda bugün ilk gündü. Gittim derslere girmeye başladım ve doğru bir tercih yaptığıma karar verdim. Ne kadar çok kaliteli öğretmenlerden oluşmasa da hepsi Amerikan. Bu bizim için büyük bir şans. Bu yılı iyi değerlendirirsem eğer ingilizcemde çok büyük gelişmeler olabilir. ŞUan mutluyum gerçekten. Arkadaşlarım da iyi. Her şey tıkırında tabiri caizse.

1 Ekim 2011 Cumartesi

14# Herkese iyi uykular.

Aynanın karşısına geçtiğimde kendime şaşırıyorum. Gözlerim doluyor, salak diyorum kendi kendime salaklık etme unut, o hiç senin olmadı ki. Ama kendimi tutmayı hiç başaramadım. Her seferinde ağladım. Nasıl oldu bilemedim. Ben bu kadar acı çekecek ne yaşadım? Bunları beyaz sayfaya yazarken bile kendime yenik düşüyorum. Aklım yazma 'ne işine yarar' diyor. Kalbim 'bir işine yaraması gerekmiyor, sen içinden ne geliyorsa onu yap' diyor. Kendime şaşırıyorum. Anlayamıyorum. Arkadaşlarım artık 'hala mı?' diye sorduğunda 'tabiki hayır' diyorum onlara. Ama içimde kopan fırtınayı, kalbimde hissettiğim acıyı kimseye anlatamıyorum. Kendime şaşırıyorum. Ben bu değilim belki, yapamıyorum çünkü aklımdan, kalbimden söküp atamıyorum. Ne yaşadık ki beraber 'kocaman bir hiç'. Kimse de demiyor ki 'Ömer neden seviyorsun?' İşte şimdi saçmaladım. Eğer ben de bilseydim neden sevdiğimi, örneğin sadece güzelliğine tutulmuş olsaydım, bu kadar uzun sürmezdi inanın. Dünyada milyonlarca güzel kız var. Anlatamıyorum, derdime çare bulamıyorum. Ben bulamıyorsam bana kim yardım edebilir ki, kimin buna gücü yetebilir? Ben her okuduğum sözde, her dinlediğim şarkıda, her baktığım yerde onu görürken bu nasıl olur? İlk defa bu kadar fazla dile getirebildim, halbuki bu zamana kadar ben bunlar sözle anlatılmaz diye düşünürdüm. Şaşırdım. Bir kez daha ben sevdiğimi fark ettim. Unutamadığımı, unutamayacağımı fark ettim. Kimsenin onun daha doldurmadığı yeri alamayacağını fark ettim. Kimsenin onun gibi olamayacağını, onun gibi bakamayacağını fark ettim. Kimsenin onun gibi gülemeyeceğini, onun kadar iyi niyetli olamayacağını fark ettim. Acaba çok mu şey fark ettim? Biraz durmalıyım sanki. Hiç bu kadar kendimden emin konuşmamıştım. Ama ilk defa 'onu' yazarken de 'dur oğlum yapma artık' demedim kendime. Mutluyum onun yokluğuyla bile. Ve bu gece farklı bir şey yapıyorum. Onu görmemek için uyumuyorum. Herkese iyi uykular.

28 Eylül 2011 Çarşamba

13# Paintball

Hayatımda ilk defa yaptım ve nasıl yaptım oraya nasıl gittim anlatmakla olmaz gerçekten yaşamanız gerekiyor. Tabiki yine bir iş yaparken plansız oldu tahmin edeceğiniz gibi. Bizim aslında dünki planımız eski okulumuza gidip Betül'ün doğumgününü bir de karşılıklı kutlamaktı. Öyle de yaptık. Sabah Arda biraz zor uyansa da. 12de okulda olmaya başardık. Öğle teneffüsü falan oldu derken. Betül geldi konuştuk sohbet ettik. Bir telefon geldi. Ardanın annesi -Nuray Teyze-. Halisler paintball'a gidiyormuş. Siz de gider misiniz? Arda gider miyiz dedi bana. Gideriz dedim. Ne diyebilirim yani. Gideriz. Her neyse. Yalnız bize 10 dakika sonra biz orda olucaz başlarız demişti Halis, durum böyle olduğu halde gitmeye karar verdik. `Yunuseli-Balat Ormanı` arası sizce ne kadar süre alır Bursada yaşayanlar? Altımızda araba yok onu da hesaba katın. 30 dakikada oradaydık. Zor oldu ama başardık. Gittiğimiz gibi kıyafetleri giydik. Baya kalabalıktık. 13 Alman, 13 Türk. Orada tabi herkes birbirini tanıyordu tek yabancı sima bendim sanırım. Arda'da bir kaç kere onlarla beraber olmuştu diye hatırlıyorum. Neyse Almanlar bizi harcar diyordum ben. Çok sağlamlardı gerçekten. Toplam 3 oyun olacaktı. İlkini onlar kazandı çünkü vurulan çıkıyordu. E Almanlar da iyi nişancı. 1-0 geriye düştük ama diğer 2 oyunu kazanmayı başardık -bir şekilde-. Eve dönüşümüz ayrı bir fiyasko. Biz bütün bunları 30 lirayla yaptık şuana kadar. Zaten 30un 10u en başta taksiye gitti gelirken. Halis sağolsun bizim geri kalan paintball'u ödedi ama. Eve dönecek 1 kuruşumuz vardı bir tek. Benim cüzdanda hep bulundurduğum. Ama bir işe yaramıyor tabiki o da. Tan Okulları'nın önüne kadar Paintball işletmecisi bıraktı. Ordan taksiye bindik. Ordan metroya. Ama Bukartımda bile para yoktu. Bu kadar utanmamıştım ben bir yerde. Param yok ama hiç bir şeyden geri kalmadım. Herkesten özür dileyerek bu yayını burada bitiriyorum. Teşekkürler.

19 Eylül 2011 Pazartesi

12# HİF



Şimdi soracaksınız bu 'HİF' nedir? HİF şudur. HerkesiçinFUTBOL. Yani 15 yaşından 65 yaşına kadar herkes hakem olabiliyor artık. Ben geçen sene başvurup olmuştum hakem ama bütün sene antremanlara katılamadım bu yüzden maç alamadım. ÖSS senesiydi malum. Bu sene hatta daha 2.5-3 ay öncesinde antremanlara başladım ve dün ilk maçıma çıktım arkadaşlar. Çömezliğimiz belli ama çok bariz saçmalıklar da yapmadım. İlk maçlarında hakemlerin yaptıklarını dinliyorum da gerçekten onlara göre daha iyi bir maç çıkardım -bence-. Maç Altınsabanspor-Arabayatağıspor'un U17 maçıydı. Yardımcı hamen olarak bayrağımı aldım. İlk yarı maç hep diğer yarı sahada geçti benim fazla işim yoktu denebilir ama hakem arkadaşlar görmesin yanlış anlarlar o anlamda demedim. Fazla koşmam gerekmedi anlamındaydı. Neyse. Maç 3-0dan 3-2 oldu. Altınsaban geride ve bastırıyor beraberlik için. Boru değil bu ilk maç herkes 3 puanla başlamak ister. Öyle böyle derken Arabayatağı bir atak yaptı ve benim yarı sahamda oluyor. Top çelişkili olarak gol çizgisini geçip geçmediğini söylemem gerekiyor. Şut oldu ve kaleci topu çıkarmaya çalıştı. Ben gördüğümü yapacaktım ama biraz tereddüt ettim o hoş olmadı kabul ediyorum. Ama topun çizgiyi tamamen geçtiğini gördüm ve sonunda 25 metre orta sahaya doğru deparımı attım. Gol saydım. İlk maçımdaki en riskli karar buydu heralde. Zaten bütün saha nasıl olduysa öğrenmiş bunun ilk maçı diyorlardı. Umarım daha iyiye giderim.

17 Eylül 2011 Cumartesi

11# Veda

Bu akşam bir Veda partisi gibi bir şey yaptık. Arda Polonya'ya gidiyor 10 ay yok artık. Özlerim ben onu be. Neyse. Herkes üniversitesine gitmeden hep beraber son kez eğlenelim dedik. Bir daha bu kadar kişiyi zaten toplayamayız. 20-25 kişi falan toplandık. Magazin Kat3e gittik. Sıradan bir akşamdı belki ama, güzeldi. Çoğu sevdiğim yakınım ordaydı. Onlar zaten bana yeter. Bir 'Bro' eksikti sadece. Nerdeydin Arda Yüzbaşıoğlu ha? Hani gelecektin. Neyse.

Yakında beraber yazıcaz bir şeyler. Kongar-Barlas tadında ama daha ılımlı herkesi bekleriz.

http://bros06.blogspot.com

14 Eylül 2011 Çarşamba

10# Monoton Olmayan Bir Kaç Gün Daha

Bugünlerde normalden farklı çok şey yaşamaya başladım. Ben bugün Yetenek Sizsiniz Ön Elemesine katıldım. Sağolsun kardeşim Arda yalnız bırakmadı. Yazo, Zümbül ve Oyti'de yanımdalardı. Önce orada olanları anlatmakla başlayayım ben.

Ön eleme Merinos Kongre Merkezindeydi. Sabah erken uyandım. Daha söyleyeceğim şarkı bile belli değildi. Sabah uyandığımda 1-2 saat hatta sesimi açamamıştım sesim çıkmıyordu. Neyse. Bir şekilde şarkımı seçtim bir kaç kere prova yaptım ve evden çıktım. Şarkım Ezginin Günlüğünden Düşler Sokağı'ydı. Her zaman söylerdik zaten artık sesimi o şarkıda istediğim gibi kullanabiliyordum zaten. Gittikten yarım saat sonra falan içeri girdim ve  orta yere koyulmuş bir sandalyeye oturdum. Kameranın karşısına geçtim. Bu kayıt tabii ki televizyon için değil daha bilir kişilerin değerlendirmesi içindi. Ve şarkımı söyledim istediğim gibi de oldu. Şarkıyı söylemeden bir kaç  tane soru sormuşlardı onu da geçmeden edemiyorum. 500 bini kazanırsan ne yapmak istiyorsun dedi? Gel de ben kazanacağıma inanmıyorum de. Diyemedim kestirme yoldan cevabımı verdim geçtim söyledim işte şarkımı.

Öyle böyle derken bugün yaşananlar bu. Ardından bizim panpalarla biraz eğlendik, akşamı ettik evimize döndük işte. Neyse.

Farklı sayılabilecek benim için çok önemli olan başka bir olay da 1 senenin ardından sonunda hakem olduğum ve bu haftasonu bana maç verildiği. İlk maçıma bu haftasonu çıkıyorum ve gerçekten bu benim için çok büyük heyecan. Tereddütlerim var. Ben bayrak kaldırmayı, yan koşuların neye göre yapıldığını taaa 1 sene önce gördüm. Dile kolay ama o 1 sene ÖSS senesiydi unutmayalım. Şuan maçın yeri saati günü belli değil ama maç geleceği bana bildirildi. Tebligatlar Cuma günü açıklanacak heyecanla bekliyorum açıkcası. Buraya kadar sabredip okuyanlara teşekkürler.

12 Eylül 2011 Pazartesi

9# ŞŞAL - Ceyho Ayini Uzun Metraj



Buyrun. Yoğun istek üzerine bu da uzun metrajı gençler.

Afiyet olsun.

8# ŞŞAL - Ceyho Ayini



Cey-ho Ayininin Kısa ama Yakın Çekim Videosu.

Devamı Gelicek.

Anı Yaşayın.

Hiç bir yerde yok!

ŞŞAL 2011.

Unutulmaz..

7# ŞŞAL



Özlediğim günler.. ŞŞAL günleri.. 12-D'den kalan videolardan biri.. 

Diyecek sözüm yok şuan.

Biz ne güzel bir aileyiz.

9 Eylül 2011 Cuma

6# Boşluk

Hayatımda sanki büyük bir boşluk var. Bundan dolayı her şeyi boşluyorum sanki öyle hissediyorum. Ailemi, arkadaşlarımı, kendimi. Boşlukları doldurabilirsem gerçekten bir sorun kalmayacak. Ama tabii ki ilk iş o gereksiz boşluğun ne olduğunu bulmak. Bu hayatta en zor şeylerden biri olsa gerek ki ben uzun zamandır böyleyim ve düzelemiyorum. Yine tamamen kopmuş değilim. Yani hayatsal fonksiyonlar yerinde rahat olun. Yani aslında sizi ilgilendirmiyor -doğru- kusura bakmayın. Hayatta her şeyin gereksiz olduğunu söyleyen ben. Şuan bir çok şeyin gerekliliğini yaşıyorum. Anlatamıyorum derdimi pardon zamanını aldım.

4 Eylül 2011 Pazar

5# ve Bursa Macerasına Devam

Dün sabah yola çıktık ve akşam saatlerinde Bursaya varmıştık. Ankara'da 1-2 saat kaldık. Benim doğduktan sonra geldiğim eve, ablamın kreşine, eski komşularımıza uğradık. Aslında güzeldi.

Yolda kötü bir şey de oldu. Önümüzde kamyon yan düştü ve bütün yükü dağıldı. Adama baktım da üzüldüm. Ama cana geleceğine mala diye bir şey var. Yük yine alınır gereksiz bir şey yani. Ama sonuçta adama bir şey olmamış. Neyse.

Bursaya geldik. Dersaneden arkadaşlarım Bulvar Klan'da olacaklardı. Yorgun olursam gitmeyecektim ama dayanamadım. Yorgundum ama eve geldikten 1 saat sonra çıktım oraya gittim. Ayşen'in doğumgünü vesilesiyle herkesi görmüş oldum dağılmadan önce. Çok az kişi Bursa'da kalıyor üniversitede. Kimi görsem İstanbul'da. Bok var sanki anlamıyorum. Bir tek bana mı acaba gereksiz geliyor anlam veremiyorum yani. Ben uğraşmak istemiyorum yurtla, yeni bir şehirle ve İstanbul gibi büyük karışık bir şehirle. Yol sorunu cabası. Ben Bursada kalmak istedim. Mutluyum sanırım. Ama şuan sadece aile sıkıntı. Her şeye karışmakta üstlerine yok. Ama ona da bir formül bulacağım. Yoksa başka türlü psikolojim her an bozulabilir.

Bursa Teknik Üniversitesindeyim. Kimsenin bu üniversiteden haberi yok. Bana sorduklarında artık 'Bursaya yeni bir üniversite açıldı. İşte orada Makine Mühendisliği okuyacağım' diyorum. Nasıl olacak hiç bilmiyorum. Üniversitede 82 kişi olacak. -Lise gibi Üniversite- Ama zaten bu sene hazırlık okuyacağım, geçmek istemiyorum sınavı. Seneye 5-6 bölüm daha açılınca biraz kalabalıklaşırız. Ama her türlü kampüs 3-4 yıla bitecek ve bize yetişemeyecek. Belki son yıl kampüse gideriz. Zaten Kestel'e yapıyorlarmış. Sadece metroyla ulaşım olması iyi olacak. Yoksa hiç güzel bir yer değil Kestel. Ama sonuçta yeni bir Kampüs ve en şık kampüslerden biri olabilir. Bizden sonra gelecekler düşünsün.

Ben şanslıydım. 40binle girdim. Ama seneler ilerledikçe bir Teknik Üniversiteye bu kadar düşük puanla girilemeyeceği görülecektir. Ama şuan tek yapmak istediğim üniversitemi 5 senede bitirmek ve maddi anlamda ve manevi anlamda özgürlüğüme kavuşmak.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

4# Yarın Bayram.

of ya. yarın yolculuk var bize. sabaha karşı 5de falan yola çıkacağız. ne de olsa yol uzun oldukça. kayseriye gidiyoruz. babannemin yanına. özledim aslında ama. ilk günlerde güzel gelen akraba ziyaretleri günler geçtikçe sıkıcı olmaya başlıyor. bunda herkesin hemfikir olacağına eminim.

bugün tıraş oldum. baya bildiğin subay tıraşı hatta. ne kadar güzel saçlarım vardı diyorum her kestirdiğimde. ama bayram içinde iyi oldu. sakallarımı bile tertemiz yaptım. akrabalarıma daha temiz görünücem diye. yazıktır. keşke herkes kendini nasıl güzel/yakışıklı hissediyosa istediklerini ona göre yapsa.. ama büyüklerimiz böyle olmayabiliyor bazen işte. neyse gereksiz ayrıntılara gerek yok.

bir de aklıma şu geldi. resmi koymak istedim anlayacaksınızdır zaten :)

25 Ağustos 2011 Perşembe

3# Memleket Sevdalıları ft. Mesut Hıyarı

Çalıştığım işte son günlerimdi. Sorun olsun istemiyorum ama gerçekten şu an gereksiz diyebileceğim biri vardı. İsim göründüğü üzre Mesut. Olayı anlatıyorum hemen.

Her zamanki gibi saat 12-12.15 gibi Memleket Sevdalıları Derneğine gittim. Öğlen. Servisler yapılıyor yine sıradan bir gün yani. Mesut'un ekip geldi. (Bu arada Mesut dediğime bakmayın, 2 çocuk babasıdır.) Okey masasına oturdular yine. 1 oyun bitti, hesap ödendi. 2 oyun bitti hesap ödendi. Bu arada sürekli çalışıyoruz çay götür, soda götür, yaz tabağı yap. Sakin sakin yine hizmet ediyoruz. Mesut bağırdı yanına çağırdı. 'Ömeeer buraya gel hemen.' Koştum gittim sakin sakin. Bize çay getir dedi. Karşısındaki bi abi ben de çay istiyorum dedi. Tamam dedim. Abi devam etti 'Bak ben insan gibi davranıyorum' dedi. Mesut hıyarı da 'Ben hayvan gibi davranıyorum var mı?' dedi. Benim şalterler attı. Arkamı dönüp gittim. Ne istiyorlarsa getirdim. Yerime oturdum. 5 dakika sonra, Mesut yine bağırdı. 'Ömer su getir' diye. Ben de zaten önceden düşünmüştüm hazırlamıştım kendimi. O lafı yanına bırakmam ya erkeğim ya ben. Neyse. Gittim aynen şöyle dedim. 'Eğer hayvan gibi davranıcaksan kusura bakmayın ama ben size hizmet edemem. İstediğinizi Ardadan istersiniz bundan sonra dedim.' Biraz sert olmuş sanki de böyle olmuştu sanırım. Herkes bana bir garip baktı kimse hiç bir şey anlamadı. Halbuki 5 dakika önceki mevzuyu herkes duymuştu. Bana hayvan gibi davranacağını söylemişti. Ama sonunda yine haklı o oldu çünkü ben benden 'yaşça büyük' ama 'insanlığından nasibini alamamış' birisine bağırdım.

Masada en yakın arkadaşımın babası ve dayısı da vardı. O an bu aklımdan çıktığı için sadece üzüldüm ama ben. O masada onlar varken bunları söylemem yakışık almadı. Keşke beni daha iyi tanıyor olsalardı da bu yaptığımın onlara saygısızlık olduğunu zannetmeselerdi. Bütün gün kendimi kötü hissettim bu yüzden ne yapacağımı bilemedim. Arda'nın (en yakın arkadaşım o oluyor bu arada bi karışıklık olmasın) babasıyla konuştum umarım affetmiştir beni. Böyle bir gün geçti gitti işte. Yine gereksiz olaylar, yine gereksiz insanlar, yine gereksiz bir hayat. Ama öyle dediğime bakıp da kanmayın hayat her şeye rağmen yaşamaya değer.

16 Ağustos 2011 Salı

2# İş Hayatı Acımasız

İş hayatı acımasız falan değil. Başlığa bakıp yanılmayın hiç bir sıkıntım yok şuan. Sadece ilk 2 gün bacaklarım biraz ağrıdı. Yarın 4. günüm olucak artık. Alıştım.. Ve çalışırken aynı zamanda eğleniyoruz da.. En sevdiğim arkadaşlarımla beraberim burada. Arda Yüzbaşıoğlu ve Yağmur Büyükuysal ile.. 2 hafta çalışmayı planlıyorum şuan ama zaman ne gösterir bilinmez.. Ehliyet kursuna yazılmayı düşünüyorum Ekimde. İçinde bi tuzum olsun istiyorum çorbada sadece. Hayatta bir çok şey gereksiz olsa da. Ailem söz konusu olunca elimden geleni yapmak istiyorum.. Benim için en gerekli insanlar onlar.



Benim daha önce böyle tecrübem pek olmamıştı. Uludağ'da bir yerde çalıştım daha önce. O da 2 gün. 5 tane falan patron vardı. Hepsi de köpekmişcesine davranıyorlardı. Ve karakterlerini de beğenmediğim için. Ben devam edemem diye bırakmıştım. Eğer bırakmasam işte o zaman belki anlardım iş hayatının acımasız olduğunu.. Ama yapamadım, şuan pişman değilim..

10 Ağustos 2011 Çarşamba

1# Merhaba 'Gereksiz' Yere Bunu Okuyacak Olan Arkadaşlar

İlk göndermem olucak bu benim Blogger'da. Öncelikle herkese merhaba. İlk yazımda sizleri sıkmak istemiyorum. Okumadan kaçmanızı istemem. Sıkıcı bir konuyla başlamayacağım o yüzden. Gençlere -yani bizlere- yakın bir konu seçmeye çalıştım. Sanal ortam dedikleri sosyal paylaşım siteleri. Bunlardan en az birini kullanmayan yoktur diye düşünüyorum. Yanılmak güzel şeydir. Ama bunu okuyorsanız siz o kişi değilsiniz.

Ben hem facebook, hem twitter, hem de tumblr kullanıyorum. Artık blogger da kullanmaya başladım denebilir. Bunların kötü şeyler olduklarını düşünmüyorum tabii ki. Ve kullanılmamaları gerektiğini de. Ama şuna karşıyım artık. İnsanlar bir bilgisayarın başına geçtiklerinde sadece facebook'a bakmaya başladılar. ya da sadece twitter'a. bence bu son derece yanlış. Ben bilgisayar açıldığında güncel hayatla ilgili de bir kaç araştırma yapılmasından yanayım. Gelecek hakkında bir kaç şey düşünmekten yanayım. Anı yaşamak güzeldir ama sadece bu yetmez. Biraz mantıklı düşününce insan aklı buna katılıyor deneyin. Düşünün.

Neyse düşünmeyin. Gereksiz.